Elde
edilen bilgilere göre, Türkiyede yönetim
otokratik yetkilerle donatılmış olan ve
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı
Talat Bey ve Konstantinopolis Polis Müdürü
Bedri Beyden oluşan üçlü iktidarın elinde
bulunuyor. Müslümanların da durumdan hoşnut
olmadığı, Şeyhülislamın Ermenilere karşı
alınan önlemleri onaylamadığı bildiriliyor.
Pratikte İttihat ve Terakki Cemiyetinin
üçlü iktidarın sözünden çıkmayan gizli bir
komitenin yönetimi altına girdiği
düşünülüyor.
Amerikalı bir tanık, Ermenilerin yaya olarak
ya da kağnılarla farklı yerlerde bulunan
toplama kamplarına sevk edildiklerini
aktarıyor. Bu kişiye göre Küçük Asyada
yaşanan daha önceki katliamlar şu anda
tekrarlanıyor ve sürgüne çıkarılan
Ermenilerin görece küçük bir kısmı toplama
kamplarına canlı olarak ulaşabiliyor. Konstantinopolisteki
Amerikan büyükelçisi Henry Morgenthauın
Ermenileri korumak için elinden gelen her
şeyi yaptığı ama başarılı olamadığı
bildiriliyor. Alınan haberlere göre
çocuklara sahip çıkmak için Ermeni
sürgünlerin peşinden gitmek isteyen
Amerikalı kadınlara engel olunmuş ve
Konstantinopolisteki Amerikan kolejinde
okuyan bazı Ermeni kızlar Türklerin eline
geçmiş.
BİR BUÇUK MİLYON ERMENİ AÇLIKTAN ÖLÜYOR
Yardım Komitesi Türk Talimatnamelerinin
Kurbanları İçin Yardım Çağrısı Yaptı
5 Eylül 1915
Konstantinopolisten gönderilen ve
Türkiyedeki Hıristiyan Ermenilerin maruz
kaldığı zulmü anlatan iki mektup Amerikan
Ermeni Yardım Fonu Komitesine ulaştı. 15
Haziran tarihli mektuptan bazı bölümler
şöyle:
Türk hükümeti, Avrupa devletlerinin içinde
bulunduğu kriz durumundan ve Almanya ile
Avusturyanın göz yummasından yararlanarak
Ermeni vilayetlerindeki Ermenileri çeşitli
yerlere dağıtma planını bugün uygulamaya
koydu.
Bu
insanlar, yanlarına hiçbir eşya ve mal
almalarına izin verilmeden, üstelik
bünyelerine hiç uygun olmayan bir iklimin
hüküm sürdüğü yerlere gönderiliyor.
Başlarının üstünde onları koruyacak hiçbir
şey yok, yiyecek yok, giysi yok. Kendi
askerlerini bile doyuramayacak durumda olan
hükümetin önlerine atacakları birer somun
ekmeğe muhtaç haldeler.
Bu
tehcir öykülerinin en sıradan ayrıntısını
bile gözyaşı dökmeden okumak ya da dinlemek
imkânsız. Aİlelerin büyük bir bölümü yolu
yaya yürüyorlar. Yaşlı erkek ve çocuklar
yolda ölüyor, doğum yapan kadınlar dağ
geçitlerinde terk ediliyor, sürgün yerindeki
kurbanlar dahil günde en az 19 kişinin açlık
ve hastalıktan öldükleri kayıtlara geçiyor.
Şükranla anılan Amerikan Büyükelçisinin
Ermenilere yardım etmek için gösterdiği en
insani ve özverili çabalara rağmen, Hükümet
engel olduğu için henüz Sultaniyeye yardım
gönderilemedi.
12
Haziran tarihli ikinci mektupta da şöyle
yazılmış: Son mektubumdan bu yana
Ermenilerin durumları çok daha kötüleşti.
Topluca çöllere tehcir edilen ve sürülen
yalnızca Kilikyanın Ermeni nüfusu değil.
Erzurum, Trabzon, Sivas, Harput, Bitlis, Van
ve Diyarbekirden, Samsun, Kayseri ve
Urfadan Ermeniler, toplamda 1 buçuk milyon
Ermeni bugün zorla Mezopotamyanın uzak
bölgelerine doğru, vahşi Arap ve Kürt
aşiretleri arasında yaşamak üzere yollara
düşmüş durumda. Varış yerine çok azı
ulaşabilecek. Ulaşanlar da derhal yardım
gönderilemezse açlıktan ölecek.
"Açlıktan
ölmekte olan bu 1 buçuk milyon insana yardım
için Amerikanın hayırsever insanlarına
acilen çağrı yapılmalı.
Ermeni Yardım Fonu Komitesi, acilen yardım
gönderilmesi gerektiğini, bundan sonra
yapılanların hiçbir yararının olmayacağını
bildiriyor. Komitenin Saymanı Brown Brothers
Co.nun adresi 59 Wall Street.
TÜRKLER ERMENİSTANDAKİ YERLEŞİMLERİ
BOŞALTIYORLAR
Bir Yolcu Çok Büyük Bir Alanda
Hıristiyanların Sürgüne Gönderildiğini
Anlatıyor
600.000 KİŞİ YOLLARDA AÇLIKTAN ÖLÜYOR
Aynı kişi 100.000den fazla Rumun da Akdeniz
Sahillerinden
Uzun
süre yaşadığı Türkiyeden New Yorka yeni
dönen bir yolcu The Timesa dün
Konstantinopolisteki durumu ve Asya
Türkiyesinin iç kısımlarından Ermenilerin
topluca tehcir edildiklerini anlattı.
Anlaşılır nedenlerle bu kişi adının
yayınlanmasını istemiyor, ancak The Times
gazetesi olarak özellikle bahsi geçen Ermeni
şehrindeki durum konusunda bir gözlemci
olarak bu tanığın güvenilirliğine kefil
oluyoruz.
Bir
süre yaşadığı Sivası terkettikten sonra bu
kişi önce Konstantinopolise, oradan da
Atinaya geçmiş. Atina limanından da gemiyle
New Yorka gelmiş. Anlattığına göre, dört
hafta önce Konstantinopolisi terk ettiğinde
şehirde durum çok gerginmiş. Hükümet
çevrelerinde Türkler açısından her şeyin
yolunda gittiği söyleniyormuş ama birçok
kişinin durumdan hoşnutsuzmuş. Bu kişiler
Almanyanın Türkiyeyi yardım etme
nedenlerine hiç de iyi gözle bakmıyorlarmış.
Hatta bazıları Enver Paşayı Almanlara para
karşılığından satılmakla suçluyormuş.
Alman doktor ve hemşireler söz konusu kişiye,
düşmanca ilişkiler başlamadan çok önce
Almanların Romanya üzerinden cerrah ve
Kızıl Haç çalışanı kılığına bürünmüş 2.000
subayı Türkiyeye soktuğunu anlatmış.
Almanlar gizli bölmeleri kullandıklarını,
askeri muhimmat sandıklarının üzerine başka
malzemelerin etiketlerini yapıştırdıklarını,
bu şekilde çevirdikleri dolapları övünerek
anlatıyorlarmış. Konstantinopolisteki
gözlemlerinden ve oradan ayrıldıktan sonra
kendisine ulaşan haberlerden, bu kişi,
Müttefiklerin harekâtın Gelibolu aşamasını
kazanmak üzere olduklarını ve Türkleri
Avrupa kıtasından kovmaya kararlı
olduklarını anlatıyor. İstanbulun
boşaltılması zorunlu hale gelirse yeni
başkentin Konya olacağı ve anlaşıldığı
kadarıyla bazı kayıtların şimdiden buraya
taşındığı konuşuluyormuş.
Söz
konusu tanık şöyle konuşuyor: İç kısımlarda
Ermeniler Musul yönüne tehcire çıkarıldılar.
Sivası terk ettiğimde şehirdeki Ermenilerin
üçte ikisi buradan gönderilmişti. Bunlara
bütün Protestanlar, öğretmen ve öğrenciler
dahil. Bilebildiğim ve anlayabildiğim
kadarıyla, Ermeni askerler ve mahkumlar,
bunun yanı sıra hükümete gerekli olan az
sayıda kişi hariç Sivastaki bütün Ermeniler
gittiler. Güvenilir kaynaklara göre,
Erzurumdan Kayseri yakınlarındaki Gemereke,
Samsundan Harputa kadar bütün Ermeni nüfus
tehcir edildi. Orta Anadoluda da bir
hareket var. Şimdilik genel bir mahiyet
kazanmadı ama, hiç kuşkusuz bu hareket de
genele yayılacak. Marmara ve Akdeniz
sahilinden 100.000 Rum tehcir edildi.
"Çok
sayıda katliam söylentileri duyuyoruz, ama
elimde kanıt yok. Bilebildiğim kadarıyla
Sivas köylerinde genel bir katliam olmadı.
Ama çok sayıda kişi şu ya da bu şekilde
öldürüldü.
"Ermenilere
karşı bu genel harekât, aylar önce devrimci
faaliyet iddiaları ve silah ve bomba araması
bahanesiyle tutuklamalarla başlamıştı.
"Binlerce
insanın yollara düştüğünü gördükten sonra,
beni herhangi bir katliamdan on kez daha
fazla sarsan bu korkunç suçu önlemenin tek
yolunun Konstantinopolisten geçtiği
sonucuna vardım. Konstantinopoliste bütün
bu tehcir planının Merkezi Hükümet
tarafından planlandığını ve
büyükelçiliklerden gelen hiçbir baskının bu
yapılanı durduramadığını gördüm.
"Sivas, Erzurum ve Harput köylerinden
sayılarının 600.000 olduğunu tahmin ettiğim
bu insanların çoğunun yollarda açlıktan
ölmesinin son derece yakın bir tehlike
olduğuna inanıyorum. Yanlarına birkaç
günlük yiyecek aldılar, ama para almaya
cesaret edemediler çünkü alacak olsalar bu
parayı koruyamayacaklarını biliyorlar.
Büyükelçimiz elinden geleni yapacağına söz
verdi ve bende yardım için Harputa kısa
sürede bir miktar para gönderilebileceği
umudunu doğurdu. Yardım ulaştırılmasına izin
verilip verilmeyeceği de belli değil ama her
şeye rağmen çaba harcamak gerekiyor.
"Türkiyeden bir adres ya da üzerine
herhangi bir şey yazılmış bir kağıt
parçasını çıkarmak mümkün değil. Ben yanıma
boş bir muhasebe defteri aldım ve sınırı
geçtikten sonra yeni bir seyahat harcamaları
hesabı tutmaya başladım.
"Yolda Talas yakınlarında iki köyün halkına
rastladım. Yaya yürüyolardı. Bir aileye bir
eşek bile düşmüyordu, yiyecekleri yoktu,
şilte ya da yorganları yoktu, hemen hemen
hiç erkek görünmüyordu. Kadınların çoğu
çıplak ayaklıydı ve kucaklarında çocuklarını
taşıyordu. Sivasta, kocası aylardır askeri
hastabakıcı olarak çalışan bir kadın vardı.
Tifüse yakalanmış ve hastaneye getirilmişti.
60-70 yaşlarındaki annesi hasta yatağından
kalkıp kızının, en büyüğü 12 yaşında olan
yedi çocuğuna bakmaya çalışıyordu. Tehcire
çıkarılmadan birkaç gün önce koca hapse
atılmış ve sorgusuz sualsiz, hiçbir suçu
olmadan sürgün edilmişti. Yaşadıkları
mahalle halkı yola çıkarıldığında iki kadın
da hastaneden alınıp çocukları ile birlikte
kağnıya bindirildiler, yola düştüler.
ERMENİLER HAPSEDİLDİKLERİ KAMPLARDA ÖLÜYOR
Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreterinin
bildirdiğine göre Ermenilerin
yüzbinlercesinin de hayatı Türklerin elinde
hâlâ tehlikede
ALMANLAR MÜDAHALE ETMEYECEK
Peder Harold Buxton 1.000.000 kişinin tehcir
edildiğini, 500.000 kişinin katledildiğini
bildiriyor
21 Ağustos 1915
THE
NEW YORK TIMESa telgrafla bildirilen özel
haber:
LONDRA, 21 Ağustos Pazar: Ermeni
Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreteri Peder
Harold Buxton 3 ay boyunca yerle bir edilmiş
köylerde yardım çalışması yürüttükten sonra
daha yeni İngiltereye döndü. Kendisiyle
yapılan bir röportajda Peder Buxton, birkaç
ay önce Lordlar Kamarasında Lord Bryceın
yaptığı konuşmada anlattığı vahim duruma
ilişkin ayrıntılı bilgi verdi. Ermenilerin
sürgününde Almanların rolüne ilişkin bir
soruya Peder Buxton şöyle cevap verdi:
"Söyleyebileceğim
tek şey, Alman hükümetinin katliamları
durdurmak için hiçbir şey yapmadığıdır.
Bütün bu süreçte Konstantinopoliste Alman
etkisi egemendi ve Küçük Asyanın bütün önde
gelen merkezlerinde Alman Konsoloslar görev
yapmaktaydı. Ayrıca tehcir, kendi başlarına
bırakıldıklarında ani öfke ataklarıyla
hareket eden Türklerden beklenmeyecek bir
sistematiklik içinde gerçekleştirildi.
"Bir
Amerikan misyonerinden elde ettiğim bilgiye
göre bazı Alman Konsoloslar Ermenilere
yardım etmek için ellerinden geleni
yapmışlar. Örneğin Erzurumdaki Alman
Konsolosu, Konstantinopolisteki
Büyükelçisine telgraf çekerek tehcirin
yapılma şeklini şiddetle protesto etmiş ve
Türkiyenin iç işlerine karışamayız
cevabını almış.
"İngilterede
yayınlanan bilgilerde verilen kayıp
sayısında bir abartı olduğunu sanmıyorum.
Ermeni nüfusu 4 milyonun üzerinde. Bunun 2
milyonu Türkiye Ermenileri. Bunların da 1
milyondan fazlası tehcir edildi ve 500.000i
katledildi. Sadece 200.000i dağlara çıktı
ve oradan Rusyaya geçmeyi başardı. Şu anda
Halep ile Musul arasında ve Mezopotamyanın
komşu bölgelerinde hâlâ yüzbinlerce Ermeni
toplama kamplarında tutuluyor ve kaderleri
hâlâ Türkiyenin elinde.
Bu
insanlara hiçbir şekilde ulaşamıyoruz ve
hayatları hâlâ tehlikede. Elimize ulaşan
bilgiler, çoğunun hastalık, açlık,
mağduriyet, tecavüz ve katliamlar yüzünden
perişan durumda olduğunu, bütün bunlar
sonucundan kurbanlar arasında ölüm oranın
çok yüksek olduğunu gösteriyor.
60.000 ERMENİ TÜRKLERDEN KAÇTI
Sadece Van vilayetinden sürülenlerin
sayısının 100.000 olduğu tahmin ediliyor.
KATİAMLAR BİR KEZ DAHA TEKRARLANMAKTA
Kürtlerin 10.000 kişiyi öldürüp cesetlerini
Fırat ve Dicle nehirlerine attıkları
söyleniyor.
11
Ağustos 1915
TİFLİS,
Transkafkasya, 10 Ağustos (Petrograd ve
Londra üzerinden) Ermeni Episkoposa
60.000 Ermeni sığınmacının Van vilayetinin
ana çıkış kapısı olan Iğdıra ulaştığı
bildirildi. Sadece Vandan 100.000 kişinin
sürüleceği bildiriliyor.
Hıristiyanların İrandan da benzer bir
sürgüne uğramasından korkuluyor.
Bitlis
vilayetinde Kürtlerin 10.000 Ermeniyi
katlettiği ve cesetlerini Fırat ve Dicle
nehirlerine attığı bildiriliyor.
Bu
cephede savaş, Rusların Sarıkamış zaferinden
hemen önceki dönem dışında şu ana kadar
görülmemiş bir yoğunluğa ulaşmış durumda.
Ermeni
Sosyal Demokrat Partisi Komite üyesi B.
Varazdatenin Pariste yayınlanan
LHumanitéye gönderdiği yazıda, Türklerin
Bitlis bölgesinde bütün erkekleri
katlettikten sonra 9.000 kadın ve çocuğu
Dicle kıyısına sürdüğünü, orada öldürüp
cesetlerini nehre attıkları bilgisinin
komiteye ulaştırıldığı belirtiyor.
Son
dört ayda çeşitli yerlerde Ermenilerin
katledildiklerine ilişkin haberler alınıyor.
Mayıs ayında Vanda 6.000 Ermeninin
öldürüldüğü haberi geldi. Vandaki Amerikan
misyonerleri Türk ve Kürt saldırılarına
karşı Ermenileri korumak için yoğun çaba
harcadılar.
TÜRKLER YERLİ HIRİSTİYANLARI
YERLERİNDEN EDİYORLAR
Amerikalılar, Rumlar ve Ermenilerin
yurtlarından kovulup kılıç zoruyla
Müslümanlaştırıldıklarını bildiriyorlar.
12
Temmuz 1915
THE
NEW YORK TIMESa telgrafla gelen özel haber
ATİNA, 11 Temmuz (London Morning Post
üzerinden) Türkiyeden gelen Amerikalı
yolcuların görgü tanıklıkları, Osmanlı
İmparatorluğunda Hıristiyanların, Bizans
İmparatorluğunun Türkler tarafından
fethedildiği günden bu yana görülmemiş bir
baskı ve tehlike altında olduklarına ilişkin
yerli kaynaklardan alınan haberleri yüzde
yüz doğruluyor.
Türkiyenin iki yerli Hıristiyan halkı olan
Ermeniler ve Rumlar sistematik bir şekilde
kitleler halinde evlerinden sökülüp
çıkarılıyor, uzak yerlere sürgün edilerek
buralarda Türk köyleri arasına dağıtılıyor.
Burada da önlerine iki seçenek konuluyor: Ya
derhal Müslümanlığı benimseyecekler, ya da
katledilecek, aksi takdirde açlıktan
ölecekler. Bu arada evleri ve mallarına
Makedonyadan gelen muhacirler tarafından
hemen el konuluyor.
Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput,
Sivas ve Adana vilayetlerinden on binlerce
Ermeni hiç acımadan yerlerinden edilerek
Konya yakınlarında ya da Kuzey
Mezopotamyada ya da İberyadaki çöllerde
ölüme gönderiliyor. Bu sayılara Kürtler
tarafından katledilen binlercesi, ya da
Ermenistanın dört bir yanında Türk
yetkililer tarafından idam edilenler dahil
değil.
Rumların durumu biraz daha iyi, çünkü
katliama uğramıyorlar. Geçen yıl Trakya ve
Smyrnadan [İzmir] sürgün edilen 180.000
Rumun ardından, Türkiyenin savaşa
girmesiyle birlikte Trakya ve Küçük Asyanın
her yerinden daha da çok sayıda Rum
sırtlarında taşıyabilecekleri giysileri
dışında hiçbir şeylerini yanlarına
almalarına izin verilmeden sadece Türklerin
yaşadığı yerlere sürgün edildiler. Böylece
Gelibolu Yarımadasından ve Çanakkale
boğazının her iki yakasından 56.000, Marmara
denizindeki Prenses Adalarından 15.000,
İstanbul banliyölerine kadar uzanan Trakya
bölgesinden 42.000, İzmit şehrinden 19.000,
Bursa vilayetinden 60.000 Rum sürgün edildi.
Yerli halkın bu şekilde toplu tehciri gerek
ölçek, gerekse uygulanan yöntemlerin
zalimliği bakımından giderek artmakta.
Sağlığı yerinde erkekler Türk ordusuna
alınıyor. Halkın geri kalanı küçük gruplar
halinde Küçük Asyanın Türk köylerine
dağıtılıyor. Aile bireylerini birbirinden
koparmaya, kadın ve kızları akraba ve
arkadaşlarından ayırmaya özel bir özen
gösteriliyor. Yollara düşmüş perişan haldeki
sürgünlerin çocukları kaçırılarak
Müslümanlaştırılıyor, kızlar güya
evlendirilmek üzere Türk köylülerine
veriliyor.
Geri
kalan yetişkinler ölümle din değiştirme
arasında tercih yapmak zorundalar.
Türkiye süratle yenilgiye uğratılmazsa,
Osmanlı İmparatorluğunda artık hiç
Hıristiyan kalmayacağını rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Babıaliye, Devletin Başındakilerden Ermeni
Katliamlarının Hesabının Sorulacağı
Bildirildi
24 Mayis 1915
Londra
Bu gece yayınlanan Büyük Britanya, Fransa
ve Rusya ortak açıklamasında şu görüşlere
yer verildi:
"Son
aylarda Ermenistanın Kürt ve Türk nüfusu
Osmanlı yetkililerin göz yumması ve
desteğiyle Ermenilere yönelik katliamlarda
yer almaktalar. Katliamlar Erzurum, Derjan,
Muş, Zeytun ve Kilikyanın tamamında Nisan
ortalarında başladı.
"Van
yakınlarındaki yaklaşık yüz köyün halkı
katledildi. Van şehrinde Ermeni mahallesi
Kürtler tarafından kuşatıldı. Aynı
zamanlarda Konstantinopoliste Osmanlı
hükümeti, barışçıl Ermeni halkına karşı
harekete geçti.
"Türkiyenin
işlemekte olduğu yeni suçlar karşısında
müttefik devletler hükümetleri Babıaliye
hükümetin tüm üyelerini ve bu suça karışan
görevlilerini, söz konusu katliamlardan
kişisel olarak sorumlu tutacağını alenen
ilan ederler.!
TOPLU KATLİAMLAR
Türkler ve Kürtler Savaş Başladığından Bu
Yana Binlerce [Ermeniyi] Öldürdüler
Avrupada savaşın Doğuda ateşlediği ilk
kıvılcım, Asya Türkiyesi ve İranndaki
Ermeni Hıristiyanlar ile Müslüman Kürt ve
Türkler arasındaki eskiye dayanan nefret
oldu.
Şubat ortalarında Ermenilere yönelik
katliamlar Amerikaya ulaştığında Ermeni
Hıristiyanların hayatının sürekli tehlikede
olduğu 1895-96 katliamları hatırlandı.
BOZGUNA UĞRAYAN TÜRK
ORDUSUNU RUSLAR KOVALIYOR
Ermeniler Vanı Türk ve Kürtlere karşı
savunmaya devam ediyor -Köylülere yönelik
katliamlar sürüyor 6 Mayis 1915
TİFLİS, Transkafkasya, 5 Mayıs -- Tiflise
güvenilir kaynaklardan ulaşan haberlere göre,
Kafkasyada Hori-Dilman bölgesinde yenilen
Halil Bey komutasındaki Türk ordusunun
Ruslar önünde geri çekilmesi devam ediyor.
Türklerin ağır kayıplar verdiği savaş Urmiye
yakınlarındaki Hantahtada 29 Nisanda
başlamıştı. Rusya ilk başta Türkler
karşısında direnmiş, ancak destek Türk
birliklerinin gelmesi sonucunda 39
Ağustosta Rus birlikleri Dilmandan
çekilmişler, Khor yolundaki ilk köy olan
Magonzioda mevzilenmişlerdi. Rus destek
birlikleri gelinceye kadar da bu mevzilerden
Türkleri ağır top ateşi altından tutmayı
başarmışlardı.
Dilmandan üç yüz sığınmacı Rus sınırının
hemen ötesindeki Julfaya ulaşmış durumda.
1.200 kişinin de yolda olduğu bildiriliyor.
Buradaki Rus Konsolosu Urmiye ve Dilmandan
mültecilerin Kafkaslara girmesini engellemek
üzere önlemler almakta.
Tiflise gelen İranın Tebriz şehrinden
episkopos Nersus Vandaki durumun korkunç
olduğu bilgisini verdi. Vanda sekiz yüz
Türk ve çok sayıda Kürt Ermeni köylerini
yakıp yıkmakta. Raşva köyünün 300 kişilik
halkından yalnızca üçü sağ kalabildi.
Episkopos, Ermenilerin hâlâ Amerikalıların
ve İtalyanların diplomatik yollarla müdahale
edebileceği umudunu taşıdığını söylüyor.
Bir
ay kadar önce Ermenilerin barikatlar ardında
savunmaya çekilmek zorunda kaldığı Vanda,
Türklere ve Kürtlere karşı direniş bir
haftadır sürüyor. Topçu birliği dahil dört
Türk alayı Erzincandan Vana doğru
ilerliyor. Vanlı Ermeniler ayrıca İran
sınırındaki jandarma birliklerinin de
saldırısı altında.
1895-96 yıllarında yaşananların
tekrarlanmasından korkuluyor.
(O
yıllarda Türkiyenin bir dizi zulmü
sonucunda Ermenistan için reformlar talep
edilmişti. Avrupa devletlerinin taleplerine
karşılık Ermenilere yönelik Eylül 1895te
başlayan ve 1896 ortalarına kadar süren
korkunç katliamlar yapılmıştı.
Ermenistanda Jön Türklerin, 1905teki
Abdülhamidin Ermenileri imha planını
uygulamaya koyduğu ilan edilmiş durumda.
Mevcut terör koşullarında tarımsal üretim de
durmuş olduğundan kıtlık bekleniyor.
Erzurumdan 300 tifüs vakası bildiriliyor.
TÜRKLERİN KATLİAMLARA
YARDIMCI OLDUĞU BİLDİRİLİYOR
Amerikalı misyonerlerin raporlarında Türk
birliklerin Kürtlerin yüzlerce Ermeniyi
katletmesine izin verdiği yazılıyor.
TEK UMUT RUSYA
Bir Misyoner İranın işgalinin tek kurtuluş
olduğunu yazıyor
29 Nisan 1915
Presbiteryen Yabancı Misyonler Heyetinin
dün bildirdiğine göre İranın Urmiye
kentinde Kürtler 800 yerli Ermeniyi
katlettiler ve 2000 Ermeni de hastalıktan
öldü. Türk askerler katliamlara yardım etmek
ya da göz yummakla suçlanıyor. Amerikan
konsolos tarafından yardım komitesinin
başkanlığına atanan Tebrizdeki Presbiteryen
Misyon Hastanesinde görevli Dr. W.S.
Vannemandan iki mektup elimize ulaşmış
durumda. Çok sıkı sansür nedeniyle Dr.
Vanneman Heyetin kendisine yazmaktansa,
N.J. Salemde yaşayan eşine yazmış. Mrs.
Vanneman her iki mektubu da Heyete iletti.
14 Mart tarihli mektubunda Dr. Vanneman
şöyle yazıyor:
10
gün kadar önce Salmastaki Kürtler, Türk
birliklerinin izniyle bu kentte bulunan 800
kadar olduğu bildirilen bütün Nasturi ve
Ermeni erkekleri topladılar. Bunlardan 400ü
kendilerine ekmek verileceği bahanesiyle
Hosrovaya, diğer 400ü de Haft Dewana
gönderildi. Tümü de birkaç gün buralarda
tutulduktan sonra işkencelerle öldürüldü.
Çocuk ve kadınların bir çoğu kaçırıldı ve
kötü muameleye tabi tutuldu. Bunlar
ilerlemekte olan Rus ordusunun Salması ele
geçirmesinden bir ya da iki gün önce meydana
geldi.
Marietta, Ohiodan Dr. Peder W.A. Shedd de
bir ulakla 1 Mart tarihli mektubunda şunları
yazıyor: Urmiye konusunda çok endişeliyiz.
Durum gittikçe kötüleşiyor. Şimdiye kadar
Kürtlere karşı bir harekette bulunmadıkları
için onlar tarafından rahatsız edilmeyen
Gülbasan da yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. Sanırım
bu, ayakta kalan tek köydü. Köyün ileri
gelen 51 erkeği gece evlerinden alınarak
mezarlığa götürüldü ve vurularak öldürüldü.
Kaçamayan kızlara ve kadınlara tecavüz
edildi. Bunu yapan Türk askerleriydi.
"Urmiye
kentindeki Roma Katolik Misyonundan kırk
kadar erkek alındı, birkaç gün hapiste
tutulduktan sonra gece kentin iki mil dışına
çıkarılarak vuruldu.
"Dr.
Shedd Tebrizdeki Amerikan konsolosundan
Urmiyeye gelmesini istedi. Ancak üç başka
konsolosla yapılan görüşmeler sonucunda
oraya gidilemeyeceğine karar verildi. Mr.
Paddock yardım isteyebileceği her yere
telgraflar çekti. Daha fazla yapabilceğimiz
hiçbir şey yok.
"Urmiyedeki
misyondan sığınmacılar için fidye olarak
40.000 dolar istendiğini duyduk, ama doğru
olup olmadığını bilmiyoruz. Haberin doğru
olmasından korkuyoruz. Dr. SHedd en az 800
kişinin Urmiyede öldürüldüğünü, 2000
kişinin de hastalıktan öldüğünü yazıyor. Bu
yalnızca Hıristiyanları kapsıyor. Bu çok
yüksek bir oran. Çünkü Hıristiyanların
yarısından fazlası zaten Rusyaya kaçmıştı.
21
Mart tarihli mektubunda ise Dr. Vanneman
aşağıdaki bilgileri veriyor
"Urmiye
hakkında daha önce hiç olmadığı kadar
endişeliyiz. Ayın 17sinde Türk birlikleri
misyonumuza ve Roma Katolik Misyonuna
saldırdı. Bizim misyonumuzdan 5 Rus rahibini
götürdüler ve çok kötü şeyler yaptılar.
Öldürülüp öldürülmediklerini halen
bilmilyoruz. Mr. Allene de kötü davranıldı,
çünkü üç ulak göndermişti. Katolik
misyonunun kapıları yakıldı. İçerdekilerin
hepsinin hayatı büyük tehlikede. Büyükelçi
Morgenthaudan, Hıristiyanların korumaya
alınması için emir gönderildiği haberi geldi
ama artık çok geç. Şimdi Urmiyede kalan
Hıristiyanları oradan çıkarmaya çalışıyoruz.
Bazı yerli Hıristiyan rahipler çarmıha
gerildi, bazıları yakıldı. Ancak bunlar
diğer mezheplerdendi
"Ruslar
yeniden geri çekilirlerse Hıristiyanların
tamamının Tebrizi terk etmesi gerekiyor.
6.000 dolar yardım parası geldi ama şimdiye
kadar 15.000 dolar harcadık. Eğer insanlar
Urmiyeden çıkarılacak ve karınları
doyurulacaksa bunun için ne kadar para
gerektiğini siz tahmin edin.
"Buradaki
durumun Amerikada tam olarak anlaşıldığını
hiç sanmıyorum. Süryaniler (Nasturiler)
sözcüğün tam anlamıyla imha ediliyor.
Ermenilerin durumu da çok kötü. Tek umut Rus
işgali.
WASHINGTON, 27 Nisan Katliamlara ve
zalimliklerin artma tehlikesine ilişkin
haberler üzerine Amerika Birleşik Devletleri
Türk Hükümetinden, Türkiyenin Hıristiyan
Ermeni halkının kurtarılmasını tale petti.
Büyükelçi Bakhmeteff tarafından iletilen Rus
hükümetinin çağrısı üzerine Dışişleri
Bakanı Bryan Konstantinopolisteki Amerikan
büyükelçisi Morgenthaua telgraf çekerek
Türk yetkililere bir nota verilmesi, tehlike
altındaki Ermenilerin korunması ve din
kaynaklı kitlesel saldırıların tekrarının
önlenmesi için tedbirler alınmasının talep
edilmesi talimatını verdi.
[Rus]
Büyükelçisi Bakhmeteff bugün Dışişleri
Bakanlığına gelerek hükümetinin bir notunu
iletti. Bu not ile Kafkaslarda Eçmiyadzin
Ermeni Kilisesi Katolikosluğu tarafından Rus
hükümetine iletilen yardım talebi Amerika
Birleşik Devletleri Başkanına aktırıldı.
Dışişleri Bakanı Bryan şöyle konuştu:
Ermeni Kilisesinin başı tarafından Rus
Büyükelçisi aracılığıyla iletilen talep,
bakanlığımıza ulaşan Ermeni katliamlarına
ilişkin ilk resmi bildirimdir. Attığımız
adım insani bir girişimdir.
Rus
Büyükelçiliği bugün Dışişleri Bakanının
Dumada yaptığı, İranda Rus birliklerinin
varlığının nedenlerini açıklayan konuşmanın
çevirisini Amerikan Dışişleri Bakanlığına
sundu. Dışişleri Bakanı konuşmasında şu
görüşlere yer verdi:
"Birliklerimizin
İran topraklarındaki varlığı İranın
tarafsızlığını ihlal edecek bir hareket
değildir. Birliklerimiz birkaç yıl önce
sınırımızla komşu olan ve ülkemiz için
ekonomik açıdan büyük öneme sahip bölgelerde
düzeni sağlamak ve korumak, aynı zamanda
buraların, özellikle Kafkaslara karşı askeri
harekat için çok uygun olan Urmiyede üs
elde etmek için girişimlerde bulunmuş olan
Türkler tarafından ilhakının önüne geçmek
üzere gönderilmişti. Tarafsızlığını
koruyacak fiili güçten yoksun olan İran
Hükümeti Türklerin bundan önceki sınır
ihlallerine protesto ile karşılık vermiş ama
hiçbir sonuç elde edememiştir.